Davalı apartman yöneticisi M.S.U. da davacının işten ayrıldığını, davacıya bir kısım tazminat ödenmesi konusunda anlaşıldığını ve bir miktar ödeme yapıldığını dile getirdi. Bir süre sonra site yönetiminin duyulan ihtiyaç üzerine tekrar işçi alımı yapmak için iş başvurularını kabul etmeye başladığını, bu durumu haber alan davacının yeniden iş başvurusunda bulunacağını söyleyerek araması üzerine işyerine davet edildiğini ancak davacının SGK’ya şikâyette bulunduğunu ve işyerinde sigortasız çalışıyor gibi tutanak tutturduğunu öne sürdü.
DAVANIN REDDİNİ İSTEDİ
Bu nedenle tazminatın geri kalanın ödenmediğini, fazla çalışmasının bulunmadığını, diğer alacak taleplerinin haksız olduğunu beyanla davanın reddini istedi.
Mahkeme, kapıcıların apartman yöneticisine karşı da dava açılabileceği ancak bu hâlde hükmün yönetici hakkında değil kat malikleri hakkında kurulması gerektiğine dikkat çekti. Davacının talep konusu işçilik alacaklarının ödendiğini ispata yönelik davalı işverence herhangi bir delil sunulmadığı, feshe ilişkin ispat yükü üzerinde olan davalının feshin geçerli yahut haklı bir sebebe dayandığını ispat edemediği gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulüne karar verildi.
Kararı davalı site yönetimi istinafa götürdü. Böjlge Adliye Mahkemesi, mahkemenin mevcut şekilde karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğundan bahisle İş Mahkemesi kararını ortadan kaldırdı.
“YÖNETİCİ İŞVEREN TEMSİLİNDE”
Kararı davacı temyiz edince devreye Yargıtay 9. Hukuk Dairesi girdi. Yöneticinin, iş kanunları ve Yönetmelik’in uygulanması yönüyle işveren temsilcisi olduğunun vurgulandığı Yargıtay kararında iş hukuku anlamında ortaya çıkabilecek idari ve yargısal uyuşmazlıklarda yöneticinin işvereni temsil edeceği hatırlatıldı.
Kararda şöyle denildi:
“Bu itibarla, kapıcının işveren hakkında açabileceği davanın kat maliki ya da maliklerine karşı açılması gerekmekte ise de Yönetmelik’ten doğan bu temsil yetkisine göre davanın doğrudan yönetici hasım gösterilerek açılması da mümkündür. Ancak bu hâlde dahi hükmün doğrudan yönetici hakkında kurulması doğru değildir. Mahkemece kat maliki ya da malikleri adına yönetici hakkında karar verilmesi gerekir. Somut uyuşmazlıkta davacının, işçilik alacaklarına ilişkin dava şartı arabuluculuk başvurusunda kat maliki M. S. ‘nu taraf gösterdiği, arabuluculuk görüşmelerinin davacı ile kat maliki M. S. arasında yapıldığı ancak davacının konut kapıcısı olarak çalıştığını ileri sürdüğü taşınmazın tek malikinin M. S. olmadığı ortadadır. 33 bağımsız bölümden oluşan söz konusu taşınmazın 15 bağımsız bölümünün M. S. ‘na ait olduğu, davacı ile kat maliki M. S. arasında yapılan arabuluculuk görüşmelerinin anlaşamama ile sonuçlanması üzerine site yönetimi aleyhine husumet yöneltilerek dava açıldığı, kat maliki M. S. tarafından davalı yönetim adına davaya cevap dilekçesi verilmiş ise de karar defterine göre davacının çalıştığı taşınmazın yöneticisinin dava dışı M. S.U. olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca 634 sayılı Kanun’un 20 nci maddesinin (a) bendi dikkate alındığında dava konusu alacaklardan kat maliklerinin eşit olarak sorumlu olması gerektiği sabittir. Ancak 634 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde kat malikinin; bağımsız bölümler üzerinde kurulan mülkiyet hakkına sahip olanlar şeklinde tanımlandığı ve kat mülkiyetine konu taşınmazdaki bağımsız bölümlerden her birinin ayrı ayrı el birliği ve paylı mülkiyete konu olabileceği düşünüldüğünde eşit sorumluluğun her bir bağımsız bölüm yönünden bulunduğu hususu gözden kaçırılmamalıdır. Açıklanan sebeplerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”
Odatv.com